var adType = 'int'; http://link.tl/z5Is

6 Mart 2016 Pazar

Yunus Emre Divanı'ndan Seçmeler Kitap Özeti ve Pdf

Yunus Emre Kimdir:

Yunus Emre (1238 -1320) yılları arasında yaşadığı tahmin edilen ve Anadolu da Türkçe şiirin öncüsü olan bir şair ve mutasavvıftır, yaşamına ilişkin belgeler sınırlıdır.

Medrese eğitimi gördüğü, Arapça ve Farsça bildiği, İran ve Yunan mitolojisi ile tasavvuf ve tarihi incelediği sanılıyor. Vahdet-i vücut (varlık birliği) öğretisine ulaşan bir tasavvuf yorumunu benimsemiştir. 

Gerçeğe, Tanrı'ya, evrensele, her şeyin özüne varmak için ''Şeriat-tarikat-marifet-hakikat'' olmak üzere dört bilgi düzeyi yöntem ayırt eder. 


Bir divanı vardır. Risaletü'n Nushiye adlı 573 beyitlik şiiri ile şeriat kurallarının üstüne çıkar. Başlangıçtaki düz yazı metinde aklın ve insanın çeşitlerini anlatır. Şiirlerini Oğuz lehçesiyle ve çağının konuşma diliyle yazmıştır.

Yaşamı, şiirleri, felsefesi üzerine çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Yunus Ernre üzerine Fuat Köprülü, Burhan Toprak, Abdülbaki Gölpınarlı, Sabahattin Eyüboğlu, Asım Bezirci, F. Kadri Timurtaş, Ahmet Kabaklı, Müjgan Cumbur, Abdurrahman Güzel, Mehmet Bayraktar ve Nezihe Araz gibi çeşitli araştırmacı yazarlar inceleme yapmışlardır.


Yunus Emre? Nereli? Nerede doğmuş, nerde ölmüş, nasıl yaşamış? Kime bağlı, Ne gören var, ne bilen, Hepsi karanlıkta. Yunus'un deyişiyle görenler, bilenler de, ne söylerler, ne bir haber verirler. Ama onlarca mezarı var, üstlerinde adı var, içlerinde kendi yok; Onlarca kitabı var, içlerinde adı var, kendinin kitabı yok. 

Ama o halkın, insanların gözdesi, soluğu, sesi, Anadolu’yu insanlığı sarmış, kendi köyündeyse izinin tozu bile kalmamış; sözü alınmış, satılmış, divanlara birlikte katılmış; O güzel insan kim bilir hangi gurbet köşesinde dağarcığındaki şiiriyle birlikte ölmüş, toprağa katılmış belki ölümü üç günden sonra bile duyulmamış, ölüsü soğuk suyla yıkanmamıştır. Belki tersi olmuş. Bilen yok. Gören yok. Ama o varacağı yere ulaşmış. Ama halkımız bu insanları kendi çocukları olarak benimsemiş, kişiliklerini, özünü, sözlerini kendi malı sayıp dilediği gibi evirmiş çevirmiştir. 
O ve halkın nerede söylediğini bilmek imkânsız belki de gereksiz artık. 

"Anadolu da binlerce ağızdan söylenmiş ve söylenen bir Yunus korosu var''. ''En eski yazmalarda yok diye halkın ezberinde yaşayan, ister istemez yontulan, dil değiştiren şiirleri Yunus'un saymamak hiç de bilimsel bir davranış değildir''. En eski yazmalar Yunus'un ölümünden çok sonra derlenmiş, bu yazmalara Yunus'un diline, tutumuna, düşüncesine düpedüz aykırı şiirler de alınmış. Yeni belgeler arana dursun, biz Yunus'u anarken yazmalar kadar sözlü halk geleneğine de saygılı olmayı daha doğru buluyoruz. 

Kitap Özeti:

Yunus’un Şair Olması:

Bir gün Rum erenleri Taptuk’un tekkesinde toplanır, Taptuk cezbeye gelir ve Yunus-ı Guyende isimli bir erene: “Yunus söyle!” der, üç kez tekrar etmesine rağmen ondan ses çıkmaz. Bunun üzerene Yunus Emre‘ye dönüp: “Bizim Yunus vakit oldu, o hazinenin kilidini açtık, nasibini alıverdin sen söyle.” der. Bunun üzerine Yunus’un dili çözülür ve şiir söylemeye başlar. Yunus bütün Anadolu’da çok sevildiği ve sahiplenildiği için Sakarya, Kütahya, Bolu, Bursa, Afyonkarahisar, Erzurum, Ünye, Eskişehir, Tire, Sivas, Aksaray, Kırşehir, Keçiborlu, Uluborlu, Kula, Karaman şehirlerde de mezarı vardır. O, şiirlerinde mahlas olarak “Yunus Emre”den başka “Yunus, Biçare Yunus, Koca Yunus, Yunus Dedem, Tapduk Yunus, Miskin Yunus, Derviş Yunus” gibi isimleri kullanmaktadır.

Yunus; Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli, Taptuk Emre ve Ahmed Yesevi den etkilenmiş ve istifade etmiştir.

Yunus Emre, Mevlâna’ya zihnen bağlıdır ve onun sohbetlerine katıldığı rivayet edilir. 0, Mevlâna’dan şöyle söz eder:

Mevlana sohbetinde saz ile işret oldı Arif manaya daldı çün hiledir ferişte

Mevlâna ise onun hakkında: “İlahî menzillerin hangisine çıktımsa bir Türkmen kocasının izini önümde buldum, onu geçemedim.” der.

Yunus bir gün Mevlânâ’ya “Mesnevi’yi sen mi yazdın?” diye sorar. O da “Evet!” deyince: 

“Uzun yazmışsın. Ben olsam:

Ete kemiğe büründüm Yunus diye göründüm

derdim, biterdi.”
 demiş.

Yunus Emre’nin çok etkilendiği mutasavvıf ve şairlerden birisi de Ahmed Yesevî’dir. Şiirleri arasında her açıdan ben¬zerlikler göze çarpmaktadır.

Üslubu ve dili çok saf ve sadedir. Tabiri caizse onun kullandığı Türkçe anne sütü kadar saf ve durudur. Türkçenin şi¬ir dili olabileceğini şiirleriyle ispatlamıştır.

YUNUS EMRE’NİN ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER

Gazel

Hak bir gönül verdi bana ha demeden hayran olur
Bir dem gelir şâdî olur bir dem gelir giryân olur 

Bir dem gelir söyleyemez, bir sözü şerh eyleyemez
Bir dem dilinden dür döker, dertlilere derman olur 

Bir dem çıkar arş üzere, bir dem iner taht-es-serâ
Bir dem sanasın katredir, bir dem taşar umman olur 

Bir dem cehalette kalır, hiç nesneyi bilmez olur
Bir dem dolar hikmetlere Câlînus u Lokman olur 

Bir dem gelir Isâ gibi ölmüşleri diri kılar
Bir dem girer kibr evine Fir’avn ile Hâmân olur 

Bir dem döner Cebrâile, rahmet saçar her mahfile
Bir dem gelir güm-râh olur, miskin Yunus hayran olur 

Seçme Beyit ve Dörtlükler

Bu bizden önden gelenler manayı pinhan dediler
Ben anadan doğmış gibi geldüm ki üryan eyleyem 

Cennet cennet dedikleri bir kaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver onları bana seni gerek seni 

Bu yol uzaktır


Menzili çoktur,
Geçidi yoktur,
Derin sular var. 

Çeşmelerden bardağın
Doldurmadan kor isen,
Bin yıl dahi beklesen,
Kendi dolası değil.

Karlı dağların başında,
Salkım salkım olan bulut,
Saçın çözüp benim içün,
Yaşın yaşın ağlar mısın?

Bir garip ölmüş diyeler
Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin 

MOLLA KASIM’IN HİKÂYESİ

Rivayete göre Yunus üç bin şiir söyler, Molla Kasım adında birisi onun şiirlerini ele geçirir. Bu şiirlerden bin tanesini yakar, bin tanesini suya atar, geri kalanları da okurken aşağıdaki mısraları görür:

Derviş Yunus bu sözü,
Eğri büğrü söyleme,
Seni sığaya çeker,
Bir Molla Kasım gelir .

Bu mısraları okuyan Molla Kasım yaptıklarından çok pişman olur ve tövbe eder. Ancak iş işten geçmiştir. Halk bu hadiseyi şöyle yorumlar: Yakılan şiirleri gökte melekler, suya atılanları deryada balıklar, kalanları da insanlar okumaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder